Dr. Nilüfer KALBUR
Hipnoterapiler
1120Okunma
Hepsi AynıTüm yurdum erkekleri birbirinin aynı. Ben yabancı bir erkekle olmalıyım!Ya da yok! Yok! hiçbir erkekle olmamalıyım mı diyorsun? Haklı olabilirsin. Belki de en iyisi bu. Çok üzmüşler seni. İçin acımış defalarca. Bir çoğumuz gibi. Fakat bugün konuya başka bir pencereden bakalım mı? Kız kıza eğri oturup doğru konuşalım mı?
Evet, erkeklerin testeron etkinliği kadar aynılıklara sahip olmaları kaçınılmaz. Tıpkı kadınların östrojen etkisinde ortak birçok paydasının olması gibi.
Testesterona bağlı erkeksi özellikler kadın için çekicilik oluşturan unsurlar; ama diğer karakter özellikleri parmak izi gibi farklılık gösterirken, demek ki hep benzer adamlara çekilmiş ve defalarca hayal kırıklığı yaşamışsın. Sen bunu fark etmeyip hep aynı karakterolojiye çekilirsen bulduğun yabancı erkek Eskimo olsa bile reddettiğin adamların bir benzerine çekileceksin ve diyeceksin ki bu da aynı çıktı. Kıskançlık , işgal edilme mi seni bunaltan, kaba saba kadın ruhunu anlamaz olmaları mı?
Hayatına sürekli müdahale edilerek büyümüş bir insan bireysel ve özgür olmanın sınırlarını çizebilir mi? Acaba bireysel sınırlarını belirlemiş bir adamla birlikte olurken onu bizimle kaynaşmış hale getirir miyiz?
Nadir de olsa ailede bireyselleşmeyi öğrenen çocuk toplum hayatına karıştığında arkadaşlarının, komşularının kontrolcü müdahalelerine uyum sağlamaya alışmak zorunda kalıyor. Bireysel davrandığında yalnızlığa mahkum ediliyor, bir şekilde işgal edilmek yaşamının doğası haline geliyor. Buna alışmış bir kimse için tamamen özgür olmak çok ıssızlaştırıcı bir durum oluyor . Varoluşçuların temel varoluşsal kaygıların içinde en çok önemsedikleri ve en zor olanlardan diye nitelendirdikleri bağımsız olma durumu. Hep arzu edilen ele geçirildiğinde de onunla ne yapılacağı bilinmeyen bir durumda olma hali. Hiç bir zaman bağımsız olmayı, kendi için karar verip sonuçlarını yaşam karşısında dimdik durarak, dağılmadan kabul etmeyi öğrenememiş bireylerin yabancı partner arayışları gerçekleşmesi zor bir hayal gibi görünüyor. Bir başkaldırı, bir küçümseme, bana eziyet eden sizi tanımıyorum, bir işe yaramazsınız mesajı vererek biraz olsun rahatlama isteği. Belki de varlığını hiç hissedemediği babayı reddetme. İhtiyacım olduğunda yoktun mesajı. Ya da senin gibi orada duran ama beni bilemeyen birini buldum. Alıştığım sağır diyaloğa kavuştum. Şimdi onun beni bilemeyişinin bir gerekçesi var çünkü o bir yabancı, ben onu anlamaya çalışabilirim. Bilmediğim bir dünyası var. O dünyadan gelenleri anlamaya çalışabilirim acı çekmeye başlamadan önce.
Aslında herkesin bir içsel dünyası var. Bağlantıda olduğu yada olmadığı. Bilmediği içsel dünyasını partneriyle keşfedebilmek, karşılanmamış ihtiyaçlarının karşılanması beklentisiyle başlıyor ilişkiler. Üstelik alışageldiği yoksunluk duygularını tekrar tekrar deneyimleyeceği partnerlere büyük bir çekim duyarak. Çünkü aşina olduğu duygu daha güven verici geliyor. Ama erkek de kadın da nihai kurtarıcı arayışında olduğunda kurtarıcı arayışındaki müritler birbirleriyle eşleşiyorlar. Amaç, yoksunluk yaratan ebeveyn benzerini bugün bulup ihtiyaçlarını karşılatarak çocukluğunu kurtarmak belki de. Bir süre sonra bakıyorlar ki kurtarıcı yok ortada. Herkes kendi mecrasında dolaşıyor. O zaman kopuluyor ilişkiden. Ama başlamış bir kere ve en çetrefilli sonuçlardan biri gerçekleşmiş. Alışmışsınız. Ne zaman olduğunu bile hatırlamadığınız bir zamanda gitmişken hala orada duruyor olduğunuzu görürsünüz. Aslında gidişler hep aynı anlara denk gelir. Anlamak istemez taraflar.
Partneriniz bir kriz yaşattığında şöyle bir dursanız. Onu anlamaya çalışsanız. Belli ki çıkardığı arızasının altında bir ihtiyaç var. Kaç yaşından geliyor o ihtiyaç? Kavgası kiminle? Gerçekten sizinle mi? Yoksa sevgiye güvene ihtiyacı olup da karşılanmadığında korkan bir çocuğun öfkeyle yerinde zıplaması mı yaşadığı? İki kişi aynı anda aynı şiddette öfkeli olmamalı ki ilişki yürüyebilsin.